beklemek
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz. biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir şeyleri beklemekle geçiyor sevgilim. mezun olmayı, işe girmeyi, askere gitmeyi, sevgiliye kavuşmayı, emekli olmayı, terfi için patronla konuşmayı, küstüğümüz yarin aramasını, havaların ısınmasını, yağmurun yağmasını, 48T’nin gelmesini, çayın demini almasını, beşiktaş’ın şampiyon olmasını, fırından taze simitin çıkmasını, sakin bir sahil kasabasına yerleşmeyi, ortancaların boy vermesini, bir türlü yazamadığın romanın giriş cümlesini… derken önce trenin homurtusu duyuldu. sonra mekanik kadın sesi gelecek trenin sekiz vagonlu olduğunu ve kırmızı bölgelere ilerleyerek orada beklememizi söyledi. şimdi işte; kırmızı bölgede, sarı çizginin önünde bekliyorum..