Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

gece, melek ve bizim çocuklar

Resim
lütfi kırdar diyorlar buraya. eğitimci ve araştırmacı bir hastaneymiş. bu gece ama tuhaf. sessiz. karanlık ve hüzünlü bir yaşam var acil ve çevresinde. girenler. çıkanlar. herkes sessizce işini yapıyor. gündüz vakti olan kalabalık, karışıklık ve telaş ve temaşa yok. sanki gece ile gündüz farkını anlatıyor bu hali. herkes kaderine razı biçimde kimi uykulu kimi düşünceli koridorlara dağılmış durumda. hissedilir derece ortama çöken ağır bir hüzün, sözsüz yazısız bir kaderdaşlık anlaşması, teklifsiz yardım yarışı hakim. koridorda yankılanan eyvallah sağolasınlar, geçmiş olsunlar. sonra sağlam insanı hasta eden o ağır ilaç kokusu. kendinden daha kötü olana bakıp içten ve gizlice çekilen şükürler. allah şifa versinler. sağlık gibisi yoklar. ve daha nice temenniler. niyazlar. isyanlar. sessiz çığlıklar. hepsi bir gecede. hepsi bilmem kaç bin metrekarelik alanda. hepsi gerçek. hepsi boş dünyanın yalan tantanası. zengin ve yoksul ayrımın en keskin bıçak yarası. adamı olanlarla adamı olmayanları

eylül

Resim
haftalar sonra yağmur. hissedilir derecede düşen sıcaklık. işte benim eylülüm bu. aslanım benim!

bugün

Resim
tuhaf garip çirkin müşkülpesent sıradan olmayan zor  bir gün.

cevabını bildiğimiz sorular

Resim
hayat mı çok karmaşık canım viktor yoksa onu karışık yapan bizler miyiz? 

meşhur-u müsahhar

Resim
maltepe derler bir yerlerde salaş bir kafedeyim. kavurmalı tostu ve çayı çok güzelmiş. ben arkadaşlarımın yalancısıyım. şimdi işte o arkadaşları bekliyorum. her zamanki gibi kırk dakika önceden mekana konuşlandım.  beklerken haftalık keşifteki spotify müziklerini dinliyorum. ve yeni aldığım “elden düşme dünya”yı okumaya çalışıyorum. yanıma gelen kırmızı tişörtlü, köse garsona; birazdan arkadaşlar gelecek, şimdilik bir çay alayım dedim. hiç bir şey demeden, hiç bir mimik göstermeden kurulmuş bir robot gibi ayrıldı garson. üç dakika sonra son derece demli ve güzel görünen çayla geldi. hemen bir yudum aldım. damağımdan önce hafızam hayyam çay evi’nin ve petek pastanesinin çaylarıyla hızlı bir kıyaslama yaptı. yeni yerlere, yeni insanlara geç ısınan bir ademoğlu olarak yeni tatlara ısınmam da çok kolay olmaz istisnalar dışında. peki bu çay istisna olabilir miydi? sanırım buna ikinci çaydan sonra karar vereceğim.

konsey

Resim
bir alışveriş merkezinin yemek katında ve saat on buçukta hayatımı, geleceğimi oyluyorum. içimden çıkan türlü seslerin kullandığı bütün oylar her defasında eşit çıkıyor. beraberlik bir türlü bozulmuyor. ama her seferinde yalnız hissediyorum. son karar kaptana, yine bana kalıyor. 

eylül gelmiş neyime

Resim
parka geliyorum. ama diğerlerinin aksine ben yürüyemiyorum. rutubet hala canımı sıkıyor. nefesimi tıkıyor. algımı kapatıyor. emekli amcalar gibi bir gölgeye ilişiyorum. anlamını bilmediğim şarkılar dinliyorum. etrafa bakınıyorum. biraz rüzgar eserse çocuk gibi seviniyorum. sonra kulağıma çalınanlarla oyun hamuruyla oynar gibi oynuyorum. egzersiz aletleriyle güreşen şu iki adam mesela sıcakta hem konuşup hem boğuşuyorlar. diyor ki bir tanesi; - eşfak  abi zamanında bedavaydı. almadık bi’yazlık abi. ama ben hep bir yerde durmayı da sevmiyorum.  şeyimde yok anlıyor musun? - fıtratında - hah yaşa! fıtratımda yok. ben gezeceğim abi.