olağan şüpheliler


üçüncü kupa çayımı balkonda içtim. emrah serbes’in peron 17 isimli fantastik öyküsünü de orada okuyup kitabı kapadım. akabinde geçtiğimiz gün kapanış haberini üzüntüyle öğrendiğimiz parşömen edebiyat’ın feedly'de biriken yazılarına baktım. kum beji isimli güzel sayılabilecek bir hikayeyi yarım bıraktım. sonra durdum öyle. oturduğumdan beri her rüzgar esişinde burnuma çalınan ıslak bez kokusunun kaynağını aramaya başladım. sağımda, kapının dibinde duran paspas olağan ve baş şüpheliydi. lakin balkonun en ölü noktasındaydı ve rüzgarın oraya ulaşıp bumerang etkisiyle tekrar bana gelmesi fizik kurallarına da hayatın olağan akışına da aykırıydı. dolayısıyla balkon askılığındaki ikincil şüphelilere, sabah asılmış bir kaç çamaşıra odaklandım. fakat onlarda yeni üstelik en pahalı deterjanla yıkanmışlardı. peki o zaman bu koku nereden geliyordu. solumdan. iki daire arasındaki apartman boşluğundan. peki ya bu çürümüşlük hissi?

Bu blogdaki popüler yayınlar

başlarken

tahammülsüzleştim - 2